Bir Sıkıntıyla Karşılaşan Müslümanı Rahatlatacak 8 Şey!

Kaza ve kadere imanla mükellef olan Müslüman her ne kadar başına gelen sıkıntı, elem, keder, hastalık, musibet ve felaketlerin Allah (celle celalühü) tarafından kendisine bir imtihan olarak gönderildiğini bilse de; insan, tabiatı icabı zayıf yaratılmıştır, tahammül ve sabır bakımından acizdir, güçsüzdür. İşte bu güçsüzlük hallerinde ne yapacağını bilemez. Kimi zaman telaşlanır, ızdırap duyar…

Bizleri huzursuz ve mutsuz eden, stres ve sıkıntılara sokan olaylarla karşı karşıya kaldığımızda izleyebileceğimiz bu 8 yol, bize başımıza gelen derdi taşıyabilmek ve imtihanımızı geçebilmek yolunda yardımcı olacaktır, biiznillah;

1. Abdest Almak

Yalnızca ibadet öncesi değil, mümkün olduğunca gün içerisinde de abdestli olmak, hadis-i şeriflerde pek çok kez tavsiye edilmiştir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)  “Sizden biriniz öfkelendiği vakit su ile abdest alsın; zira hiddet şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır.” (Kaynak: Ebu Davud) buyurmuştur; öyleyse abdestin öfkeye karşı sakinleştirici etkisi mevcuttur. Bu sakinleştirici etki elem ve keder halinde de kendisini gösterecektir.

Günümüzde pek çok bilimsel çalışma ile abdestin fizyolojik ve psikolojik faydaları kanıtlanmıştır. Abdestin hem vücudu ve aklı uyarıcı etkisi hem de teskin edici etkisi vardır. Bizde bu fiziksel ve psikolojik etkileri göz önüne alarak, bir sıkıntıyla karşılaştığımızda öncelikle abdest alarak sıkıntımızı hafifletmeye başlayabiliriz.

2. İbadet ve Dua Etmek

Bir Müslümanı içindeki sıkıntı, elem ve kederden kurtaracak en büyük çare şüphesiz ki bu sıkıntıdan Rabbine sığınmasıdır. Müminin kalbi ancak Allah’ı (celle celalühü) anması ve Ona derdini arz etmesi ile feraha erecektir. Mucizevi kitabımız Kuran-ı Kerim’in okunması, dinlenilmesi, nafile namaz kılınması, oruç tutulması gibi ibadetler manevi sıkıntıyı uzaklaştıracak, dualar ve Esma-i Hüsna’nın zikri ise gönlü yatıştıracaktır. Bazen fani bir dert, insanoğlunun aciz kalbine öyle ağır gelir ki gönül ve beden yorgun düşer ne beslenmek ister ne bir söz duymak ister ne de nerede ne yapacağını bilir… İşte böyle hallerde bedenle ibadet, beden gücü yok ise kalple ve dil ile zikir ve dua mucizesinden faydalanmak tek çaredir.

3. İstişare ve Sohbet Etmek

İçine düşülen dertten kurtulmanın çaresini aramak, hastalığın tedavisini olmak, olası tehlikelerin tedbirini almak, yapabileceği her şeyi yaptıktan sonra tevekkül etmek Müslümanın sergilemesi gereken duruştur. Bazen bir kişinin aklına gelmeyen bir yolu bir başkası gösterebilir. Yardım istemenin, ilim sahiplerine ve aile büyüklerine danışmanın derdin çözümünü sağlayabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca çare bulunamasa bile derdin paylaşımı psikolojik olarak yükü hafifletecektir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) vahyin ağırlığı ve yaşadığı manevi haller sebebiyle de bazen büyük ruhani değişiklik geçirmiştir. Bu durumlarda normal hale dönmek için Hz. Aişe’ye “Konuş benimle Ya Hümeyra” buyurduğu rivayet edilmiştir. (Münâvî, Feyzu’l-kadîr, V, 228) Öyleyse kişinin hanımıyla veya beyiyle ya da yakın bir gönül dostu ile konuşup dertleşmesi de içine gömüldüğü halden sıyrılmasına yardım eder diyebiliriz.

4. Tefekkür, Şükür Ve Tevekkül Etmek

Büyük bir sıkıntımız olduğunda, bir haber beklediğimiz anlarda saatler durmuş gibi gelse de aslında zaman hızla geçiyor. Bize o an büyük gelen dert, biraz daha uzaktan bakabildiğimizde gözümüze daha basit geliyor, çünkü bu zamanın değişmez kuralı. Tıpkı yeryüzündeyken bize çok büyük gelen dağların, binaların, uçağa bindiğimizde kuş bakışı görünüşü ile dünya üzerinde ne kadar küçük yer kapladığına şahit oluşumuz gibi. Bu nedenle, insanın derdinden uzaklaşması için, sabırla belli bir zamanın geçmesini beklemesi, derdi ne olursa olsun daha zor imtihanların bu dünyada olabileceğini düşünerek şükretmesi gerek. Elbette bu insanoğlu için her zaman kolay değil, ancak buna çabalamak gerek. En azından sabır ve sükunet içerisinde, etrafı gözlemlemek, Allah’ın yarattıklarını düşünerek tefekkür etmek, yağmur varsa yağmuru, güneş varsa güneşin doğuşu ve batışı gibi doğal lütufları izlemek, hücreler aleminden gezegenler alemine kadar tüm alemlerin arasında ne kadar küçük olduğumuzu, bize tonlarca gelen derdinde aslında bu alem içinde ne kadar küçük olduğunu düşünmemize ve biraz rahatlamamıza vesile olacaktır.

5. Yürüyüş ve Seyahat

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem‘Seyahat edin, sıhhat bulun.’ buyurmuştur. (Ahmet b. Hanbel, 3/280; Aclunî, 1/445). İmkanı olan bir kimsenin yeni bir mekana gitmesi kendisine sıhhat sebebi olabilir. Yeni bir mekan ve iklim, akrabaların ziyareti gibi değişiklikler kişiye derdini bir nebze unutturabilir yahut bu derde çare orada bulunuyor olabilir. Uzun seyahate imkan olmaması durumunda da kısa yürüyüşler yapmanın, beden takati varsa spor yapmanın, insan psikolojisini olumlu etkileyeceği aşikardır. Müslümanın beden sağlığı yerinde iken, ruhani sıkıntısı nedeniyle acizliğe kapılıp yataklara düşmesi kabul edilemez. Fakat dış dünya ile iletişime geçmek istemediğimiz zamanlar olacaktır, bu zamanlarda yalnız yapılan yürüyüşler mutlaka ferahlatıcı etki gösterecektir.

6. İlim veya Hayırlı İş İle Meşguliyet

Bazı sıkıntılar uzun sürelidir, kişinin kendi kendini tedavi etmesi gerekir, bu durumlarda meşguliyet en önemli şeydir. Faydalı bir meşguliyet en iyi tedavi yöntemlerindendir. Kişiyi doğruya yönlendiren kitapların okunması, yahut zaten ilim yolundaki kişinin ilmini artırmaya devam etmeye çalışması, meslek-sanat erbaplarının işlerini layıkıyla yapmaya devam etmesi hem Müslümanın üzerine vazife olan bir duruştur hem de bu yöntem ile meşgul oldukça farkında olmadan sıkıntısı hafifleyecektir. Bu meşguliyetlerden herhangi birine sahip olmayan kişinin kendini boşlukta hissetmesi muhtemeldir, öyleyse sıkıntısını gidermek isteyen derhal faydalı bir meşguliyete başlamalıdır.

Zira İnşirah suresinde şöyle buyrulmuştur;

1. Senin kalbini açıp genişletmedik mi? 2-3. Üzerinden, belini büken yükünü kaldırmadık mı? 4. Senin adını sanını yüceltmedik mi? 5. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. 6. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. 7. O halde işini bitirince hemen kalk, 8. Ve yalnız Rabbine yönel.

7. ayetin tefsirlerine göre, Resûlullah‘a (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun şahsında Müslümanlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri; ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerinde; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerinde hakkını vermeleri emredilmiştir. (Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: V/585.)

7. Helal Olan Nimetler İle Şifa Aramak

Yaratılan her şeyin insanoğluna muhakkak bir faydası vardır, bitkilerin, çeşitli meyve sebzelerin tüketilmesi, örneğin rahatlatıcı etkili bitkisel çayların içilmesi fazla endişenin örneğin uykusuzluk sorununun çözümünü sağlayabilir, Allah’ın bizim için yarattıkları içerisinde mutlaka bizim derdimize derman vardır. Son yıllarda araştırmacılar, besinlerin hangi organa benziyorlarsa o organın hastalıklarına şifa oldukları yönünde çalışmalar yapmaktadırlar. Örneğin ceviz yapısı gereği beyne benzemekte iken, hakikaten tüketildiğinde beyin fonksiyonlarını çalıştırdığı ve alzheimer gibi hastalıklara iyi geldiği tespit edilmiştir. Yalnızca bu nimetlerle beslenmekle kalmayıp, şifalı kaplıca suları ile tedavi gibi helal daire içerisindeki her türlü imkan araştırılarak bu nimetler aracılığıyla derdin üstesinden gelinebileceği unutulmamalıdır.

8. İyilik Yapmak

İyilik yapmak insanı ferahlatır, mutluluk ve iç huzuru sağlar. Bu nedenle bilhassa sıkıntılı zamanlarda başkalarına faydalı işler yapabilmek, zekat ve sadaka gibi yapabileceğimiz maddi yardımları artırmak, yaşlı-kimsesiz kimselerin yardımcısı olmak gibi bedenen de başkalarının yardımına çaba harcamak, emek harcamak, mesai harcamak,velhasıl salih amellerin peşinde koşmak sıkıntıdan zihinleri arındıracak üstelik bizlere dua kazandıracaktır.

Kaynak: Suffagah

Post Created 86

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Benzer yazılar

Begin typing your search above and press enter to search. Press ESC to cancel.

Üste dön