Vakti zamanında bir Belediyenin Basın Yayın biriminde bir tripod (fotoğraf makinesi ayaklığı) kayıp olur Basın Yayın birimindeki çalışanlar bir araya geldiklerinde aralarında şu konuşma geçer:
Bu malzemenin kaybolma nedeni nedir?
Personel kabahati midir, yoksa imkansızlıklar mı sebep olmuştur?
Herkes sussa, kimse sesini çıkarmayıp üzerine yatsa, kuvvetle muhtemeldir ki Belediye aynı malzemeyi yeniden tedarik edecek mesele ortadan kalkmış olacaktır.
Ama öyle olmuyor personelden biri çıkıyor ve:
Bu malzemenin kaybolması benim hatamdır, ben yenisini alıp getireceğim der, öyle de yapar neredeyse maaşının yarısı kadar olan bu demirbaşı kendi cebindeki parayla tekrar alır Belediyeye.
Bu erdemli davranışı gösteren, helal haram hassasiyeti ile çalışan kişi rahmetli Ferruh ATAMAN’ın ta kendisidir, Allah rahmet eylesin, onun gibilerinin sayılarını çoğaltsın.
Mevcut Belediyelerimizdeki yönetici ve personellerinde bu hassasiyet var mı acaba?
Mesai saatlerine dikkat ediliyor mu?
Belediyenin imkanlarını kendi özel işlerine kullananlar var mı?
İşe dahi gitmeden maaş alanlar mevcut mu?
Sadece Belediyeciler değil,kamuya iş yapanlar ne kadar hassaslar!
Yoksa iki liralık işleri, ikili ilişkileriyle on liraya mı yapıyorlar?
Unutmayalım! Yaptığımız en küçük bir iyiliğin de, en küçük bir kötülüğünde karşılığını muhakkak göreceğiz…
Rahmetlinin kızı da, hatalı bastığı için çöpe atılan fotokopi kağıtlarının üzerinde “kul hakkı var” diye düşünüp, belediyeye sessiz sedasız fotokopi kağıdı alır koyardı kimseye söylemeden.
Kıymet bilindi mi? Hayır.. Vicdan burda devreye girer işte, kıymet bilinsin diye yapılmadığında! Hak gözetilerek yapıldığında.. Bu gibi örneklerin çoğalması dileğiyle.