Mesnevide anlatılır meşhur bir hikayedir,
Adamın biri ormanda karşılatığı bir canavardan can havliyle kaçmaktadır, önüne çıkan bir kuyuya içinde ne olduğunu düşünmeden atlar, kuyunun ortasında duvardan çıkmış bir dal parçasına tutunur ve bir an olsun derin bir nefes alır, kendine geldiğinde kuyunun dibinde kendisini kovalayan canavardan daha büyük ve ürkütücü bir canavarın olduğunu görür!
Bu esnada tutunduğu dalı biri siyah biri beyaz iki fare kemirmeye başlar, adam ise dalın hemen yanındaki bal peteğini fark eder, bir parmak alır, bir parmak daha derken bal o kadar tatlıdır ki kendini durduramaz, nihayetinde adam balı yemeye dalmışken fareler dalı tamamen kemirir, adam da kuyunun dibindeki canavara yem olur.
Mevlana ks. bu hikayeyi şöyle tasvir eder,
Kişinin kaçtığı canavar ölümdür, tutunduğu dal ise kişinin ömürdür, biri siyah, diğeri beyaz olan fareler ise gece ve gündüzü temsil ederler ve gece gündüz durmadan kişinin ömrünü tüketir. Kuyuda gördüğü bal ise dünya hayatının nefse hoş gelen, nefsani lezzetlerdir, kişi bu lezzetlere dalıp ömrünün geçtiğini unutuverir ve kuyunun dibindeki canavara (ölüme) yem olur.
Evet, bugün benim doğum günüm! Ömür dalım giderek inceliyor ve kopmaya yaklaşıyor, bütün hayat mücadelemiz o bala aldanmamak ve Rabbimizin istediği kıvamda bir kul olabilmek.
Evet elbet bir gün öleceğiz!
Dinin ne?
Rabbin kim?
Kitabın ne?
Hz. Muhammed Mustafa sav. kimdir?
Gençliğini, sağlığını nerede harcadın…
Gibi nice sorulara Allah yüz akıyla cevap verebilen kullarından eylesin.
Doğum yıl dönümümü kutlamak adına mesaj atan, arayan tüm dostlarıma teşekkür ediyorum, Mevlamız cümle ümmete hayırlı bereketli ömürler versin.
Bize kalemle yazmayı öğreten Rabbimize şükürler olsun.
