Medine Görüşmeleri

Muhammed Gençlik Politikaları üzerine düzenlenen Uluslararası bir toplantıya hazırlanıyordu,

Toplantıda onlarca ülkeden temsilciler olacak ve dünya gençliğinin sorunları konuşulacaktı.

Paris’te düzenlenecek olan toplantıya vardığında kalacağı odaya kadar her şey önceden belirlenmişti,

Müslüman ülkelerden gelen katılımcılara otelin bir katı rezerve edilmiş, birlikte olmaları sağlanmıştı.

Muhammed’in odasının tam karşısında İranlı, sağ tarafta Suriyeli, solunda Mısırlı katılımcılar yerleştirilmişti,

Mursi’nin devrilmesinden sonra Mısır ile ilişkiler kötüye gitmiş darbeci yönetime tavır alınmıştı,

Suriye’nin durumu ise içler acısıydı, sağındaki odada Esad’ın bir adamı kalmaktaydı,

Suudlar ise son gelişmelerden sonra İranlılar ile aynı katı nasıl paylaşacaklardı bilinmez…

Bir Fransız’a canı gönülden sarılan Arap, İranlıları her gördüğünde yolunu değiştiriyordu,

Bir Alman ile koyu bir sohbete kolayca giren Muhammed, Suriyelilere mesafeli yaklaşıyordu.

Ümmetin bu içler acısı halini burada bir kez daha ve daha net görebiliyor ve iç çekiyordu,

İlk gün yerleşme, tanışma faslı derken bitmiş, yol yorgunu olduklarından herkes odalarına çekilmişti,

Muhammed te epey yorulmuş toplantı için hazırladığı notlarına son bir göz atıp uykuya dalmıştı.

Gece rüyasında Medine’yi görmüş, o kutsal toprakları gezmiş ve ravzaya kadar gelmişti,

Rasulullahın ravzasının başındaki bir zat, Muhammed’i durdurmuş ve ona bir mektup olduğunu söylemişti,

Mescide geçmesini, mektubun orada kendisine okunacağını söyleyen zatın vakur ve sakin bir tavrı vardı,

Şaşkınlıkla mescide yönelen Muhammed kendisini neyin beklediğinin farkında değildi.

Kısa zaman sonra peşinde mescide gelen kişi, kıbleye doğru yönelip mektubu açmaya başladı,

Mektup Ümmetin parçalanmış, birbirine düşmüş halinden bahsediyor, fitnenin boyutunu gösteriyordu,

Mektubun bir kısmı Muhammed’i çok etkilemiş ve gözyaşlarına boğulmasına sebep olmuştu.

“Eyy ehli küffara sarılıp, din kardeşlerine sırtını dönenler, hani sizler kardeştiniz, hani birbirinizi sevmedikçe gerçekten İman etmiş olmayacaktınız, hani ehli küfrü kendinize dost edinmeyecektiniz”

Mektubun devam eden her satırı başını önüne eğiyor, hüznünü ve pişmanlığını arttırıyordu.

Mektubu okuyan zat mektup bittiğinde kâğıdı kokladı, üç kere öpüp başına koydu,

Muhammed’e dönen adam, bak güzel kardeşim bu bir rüya değil, bu bir manevi ikazdır,

Şimdi kalk ve odandan çıkarak kardeşlerine koş, birbirinize sarılın ve fitneye mahal vermeyin,

Aksi takdirde Allah’ın rahmetinden uzak kalacak, maazallah gazabına uğrayacaksınız,

Şimdi uyanma vaktidir, aç gözlerini de dostu düşmanı iyi gör…

Ağlayarak uyandı, neye uğradığını şaşırmış, hayal ile gerçeği, uyku ile uyanıklığı karıştırmıştı,

Kapıya doğru yürümekten alamadı kendisini, bu bir rüya canım deyip geçemedi,

Odasının kapısını açtığında, bulunduğu kapıdaki herkesin teker teker oda kapılarını açtığına şahit oldu,

Önce İranlı sarıldı Muhammed’e ağlayarak, sonra Mısırlı ve sonra tüm Ümmet…

Herkes aynı rüyayı görmüştü, ya da herkes aynı rüyadan uyanmıştı diyebiliriz.

Ahmed ile Ali’nin arasını İvan mı bulacak

Yukarıda tamamen şahsımın kurguladığı bu senaryonun sonuç kısmının gerçekleşmesini kim istemez, bu sonuç görülecek bir rüya ile sağlanacak basit bir şey değil diyebiliriz, kalpler Allah’ın elinde, biz gayret edersek ve O ol derse olmayacak şey yok biiznillah.

Sizleri bilmem ama birbirine düşmüş Müslümanları ehli küfrün sözde barıştırmak istemesi, bu fakirin kanına dokunuyor, tüm Ümmet coğrafyasının bir olduğu, beraber olduğu, Ümmet olmanın ne demek olduğunu tüm cihana gösterdiği günleri görmeyi bizlere nasip eyle Allahım..

Kardeşimizin yanında, küffarın karşısında durmayı, tüm cihana yeniden barış ve huzur getirmeyi, İslam’ın Hak ve Barış dini olduğunu hatırlatmayı bizlere nasip eyle Allahım…